ÖZEL VE İMAMOĞLU, ÖLÜ TAKLİDİ YAPIYOR

ÖZEL VE İMAMOĞLU, ÖLÜ TAKLİDİ YAPIYOR

Bu içeriği paylaş:

MAVİ YOL Düşünce Hareketi (CHP Özgür Özel ve İmamoğlu ile Nereye Koşuyor?: – 15 Aralık 2023)

„ÖZEL VE İMAMOĞLU, ÖLÜ TAKLİDİ YAPIYOR“

CHP’nin son büyük kurultayının ardından yenilik iddiasıyla yönetimi devralan Özgür Özel’in, genel başkan olduktan sonra birbiri ardına gaflar yapması, hem parti içinde, hem de CHP’ye muhalifler arasında, dozu giderek artan tepkilere yol açmaya başladı.

Geçen dönem Grup Başkan Vekili iken de, Cumhuriyet düşmanı olarak tanımlanan Kürt isyancı Seyit Rıza konusunda yaptığı çıkışlar, „Özgür Özel, önceki başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu bile geçti…“ yorumlarına da sebep oldu.

Konuyu yakın takibe alan MAVİ YOL Düşünce Hareketi, özellikle genel başkanlık konumuna gelmiş bir siyasetçinin, belli konularda söylemlerini dışa vurmadan, bu sözün nereye kadar, nasıl anlaşılabileceğini çok iyi düşünmesi gerektiğine inanıyor.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in son olarak „Şeyh Sait“ konusunda kendi ifadesiyle „tarafsızlık sergilemesi“ni analiz eden MAVİ YOL sözcülerinden emekli Amiral Türker Ertürk, bu yaklaşımı ise, son derece düşündürücü bulduğunu söylüyor.

Sözcü Türker Ertürk, Özgür Özel’i kastederek: „Hem Şeyh Sait isyanını, Cumhuriyet’e yönelik bir başkaldırı olarak kabul edeceksin. Sonra bunu unutup, tarafsızlık sergileyeceksin. Bu tavır, son derece riskli ve hatta Cumhuriyeti kuran partinin varlığını tartışmaya açabilecek bir durumdur.“ diyor.

Türker Ertürk, konuya ilişkin değerlendirmesinde şu görüşlere yer veriyor:

„…Sayın Özel, -adı geçen isyanların bastırılmasında acılar yaşandı ama…- gibi bir ifade kullanmış. Elbette o dönemin koşullarında bir isyanı önlemek isterken, taraflarda acıya yol açacak durumlar da yaşanır. Şimdi biraz düşünelim. Ülkemizde PKK gibi bir terör örgütü var. Kendine hedef olarak, etnik bir temelde Türkiye’ye bölmeyi seçiyor. PKK terörüne karşı verilen mücadele sırasında da, bildiğimiz gibi, PKK’lı teröristler öldürülüyor. Peki bu olayın insani yanı var mı? Var tabii. Çünkü o örgüte katılanların bir bölümü, tehditle, kandırmayla, küçük yaştaki çocukları ailelerin elinde zorla almayla, terör ağına bulaştığı biliniyor. Devlet, terörle mücadele yaparken, elbette PKK’nın zorla, ağına düşmüş bu gençler de ölüyor. Onların da ailesi, anne babası, yakınları, amcası, dayısı akrabası, olduğunu düşündüğümüzde, elbette insanı bir boyut ortaya çıkıyor. Şimdi bu mücadele sırasında yaşananlara bakarak, PKK terörüyle mücadelede ben tarafsız kalıyorum, diyebilir misiniz? Şeyh Sait isyanı konusunda, tarafsızlığını ilan eden Özgür Özel’in bu tavrının, aslında bugün Türkiye’yi bölmeye çalışan PKK terörüyle mücadelede tarafsız kalma anlamına da gelebilir. Özgür Özel’in söylediği bu aslında…“

Şeyh Sait döneminde Elazığ, Palu, Lice, Silvan Van, Varto’nun işgal edilmeye ciddi bir kalmış yaşandığını hatırlatan MAVİ YOL sözcüsü Türker Ertürk: „…Bu işgal girişimleri, devlete açıkça bir isyandır. Devletin görevlilerini öldürüyor, esir alıyor ve her türlü şiddeti uyguluyor. Peki devlet o zaman, bu kalkışmaya karşı, isyancılara karşı çiçekle mi yanıt verilmeliydi? Herkes şunu unutmasın. Şey Sait denilen zat, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir değeri değildir. Bu yüzden Sayın CHP Genel Başkanı’nın bakış açısının felaket bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Türkiye Cumhuriyeti’ni 1923’de daha doğarken, boğmaya çalışan kanlı bir isyana, hangi devlet seyirci kalabilir ki? Hangi devlet, askerini öldüren, devlet dairelerini basan, bölge halkına şiddet uygulayan bir çeteye karşı sessiz kalabilir? Bu arada, Şeyh Sait’i sık sık öne çıkartmaya çalışanlar, Saidi Nursi’yi de parlatmayı deniyor. Peki kimdir bu Said-i Nursi- Tek kelimeyle, Atatürk düşmanı bir adamdır. Yani bugün FETÖ diye bilinen şahsın, fikir babasıdır Saidi Nursi. Bu kesimin mensupları, risalelerinde her fırsatta, Atatürk için ağza alınmayacak sözler sarfediyorlar. Deccal, subyan, mürtet, habis, zındık Mason, münafık gibi daha nice ahlak dışı ifadeler kullanıyorlar. Aynı şekilde, sözünü ettiğim kesimler, Seyit Rıza’yı da pazarlıyorlar. O da isyana kalkışmanın bedelini, bilindiğigibi o dönemin koşulları gereği asılarak öldürüldü…“

MAVİ YOL sözcülerinden Emekli Albay Türker Ertürk, sözünü ettiği Şeyh Sait, Saidi Nursi ve Seyit Rıza gibi üç ismin hepsinin, Atatürk’ü ve Cumhuriyeti düşman olarak gördüğüne işaret ediyor. Ertürk; „Dersim İsyanı“ başlığı altında son zamanlarda sıklıkla öne çıkartılan Seyit Rıza kimliği üzerine tesbitlerini ise, şöyle açıklıyor:

„…Bugün Tunceli’de Seyit Rıza’nın heykeli var. Oysa, o kişi Ovacıklı’dır. Ben o bölgeleri çok iyi bilirim. Ovacık’ta neden heykeli yok? Çünkü Ovacık yerlisi istemiyor. Çünkü O’nun bir eşkiya olduğunu biliyor. Bir de Dersimli Diyap Ağa diye bölgede iyi bilinen biri var. O, bir konuşmasında: „Şeyh Sait’i Dersim’e asla sokmadık“.  demişti. Bu gerçekler bir yana, Atatürk’ün kurduğu ve Cumhuriyet’ten de daha eski olan bir partide, böyle tartışmalı şeylerin dillendirilmesini yadırgıyorum doğrusu. Hani AKP veya bir başka partide buna benzer şöyle dile gelebilir, demokrasinin gereği olarak bu hak kullanılabilir ama, şu gerçeği de unutmamak gerekir. Her söz muhteremdir, ama her söz asla muteber değildir. Bu açıdan baktığımda, CHP’li birisi, hele hele  bir genel başkan kesin taraftır; diyorum ve öyle bir üst düzey yöneticinin tartışmasız biçimde Cumhuriyet’ten yana olması gerekir, diye düşünüyorum. Çünkü ortada bir gerçek var. Bir insan, ya Cumhuriyete düşmandır, gericidir, şeriatçıdır. Ya da Cumhuriyet’i koruyacak kadar, bu davaya inançlıdır. Bu bağlamda Sayın Özgür Özel’in ifadesiyle başlayan tartışmaya bakarsak, „Şeyh Sait’a saygılı olmak, Cumhuriyet’e, Milli Mücadele’ye, Atatürk devrimlerine karşı olmaktır. Bu kadar açık söylüyorum… Partili yöneticilerin bu konuda ulusal hassasiyeti elden bırakmaması gerektiğini hatırlatırım…“

Sözcü Türker Ertürk, siyasette böylesi çıkışların, karşı tarafa göz kırpmak ve şirin görünmek için ve biraz oy alabilmek için yapıldığını belirtiyor ve bunun geçmiş örneklerine bakarak, böylesi çabaların hiçbir fayda sağlamadığını da hatırlatıyor.

MAVİ YOL Hareketi olarak, bu tür temel hassasiyetleri toplumla üleşmeyi, yurttaş sorumluluğu olarak gördüklerini sözlerine ekleyen Emekli Amiral Türker Ertürk, daha sonra şunları dile getiriyor:

„…13 senedir yaşadığımız gerçek bu. Bu parti acaba böylesi yollara yönelirken ne kazandı bugüne dek? Hiç! Aslında CHP bu tür manevralar yaparak, bir anlamda Sarı Sendika konumuna düşüyor. Yani iktidarın stratejilerine bulaşarak, iktidarın uzağında kullanılıyor. Siyasi erke çalışmış oluyor. Bugüne kadar her fırsatta söyledim. CHP, değişim diye bağırırken, ben – bu parti bir değişim yapacaksa, bence en değerli değişim, kendi kuruluş amaçlarına dönmesidir. Uzunca bir zamandır, iktidarın karşı devrim sürecini, iki adım ileri bir adım geri yaparak, sürdürdüğünü görüyoruz. Ne yazık ki CHP, uzun zamandır karşı devrim sürecinin, kolaylaştırıcı konumunu üstlenmiştir. Homojen bir yapısı olmayan DEM Partisi veya ondan öncesi süreçler ile  hep görüşerek, oradan oy geleceğini umuyorsun. Bu parti içinde, Türkiye’nin bölünmesi için çırpınanlar olduğu kadar, elbette Türkiye’nin üniter yapısını koruyarak, eşitlikçi özgür bir düzeni savunanlar da vardır. Bu cephede Selahattin Demirtaş’ın dışlanmasını unutmayalım. Bu arada, şimdiki parti içinden milletvekili seçilen iki kişinin, kendi başarısıyla değil, ABD’nin isteğiyle Meclis’e sokulduğunu da unutmayalım….“

Türker Ertürk,  Türkiye’de Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde verilen Kurtuluş Mücadelesi’nin hemen akabinde başlayan kapsamlı aydınlanma sürecinin kimi emperyal güçleri rahatsız ettiğini de vurguluyor. Türker Ertürk, sözlerini şöyle sürdürüyor:

„…Aydınlanma süreci, 10 yıla sığdırılan bir gerçektir. Aynı süreç, Batılı ülkelerde 500 yıl gibi uzun bir zamana ihtiyaç duymuş. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti’nde bu hızlı aydınlanma çabasının, kimi kesimlerde travma yaratmış olabilir. O dönemlerde de, bu süreci sabote etmek isteyen Kürt hareketi vardı. Şimdi CHP’nin böyle sonuç vermeyecek diyaloglara girmesinin, Kürt cephesinden oy almayı ummasının bir faydası yoktur. Biliyorsunuz 30 Kasım tarihi, Türkiye’de şeriat ve tarikatlarla mücadele için önemli bir gündür. Ancak, CHP Genel Başkanı bu konuda neden bir açıklama yapmaz? Perde arkasında asıl lider olan ve her konuda görüş belirten Ekrem İmamoğlu, bu hassas konuda neden bir görüş ortaya koymaz, merak ediyorum. Neden susuyorlar? Nedense örgüt de susuyor. Bunu bir türlü anlamıyorum. Belki bugün çıkıp, yöneticiler „Hani o yıllarda Atatürk, tarikatları dinci akımları kapatmakta haklı olabilir ama bugün 2023 yılında, bu tür riskli ve sinsi hareketleri kontrol altına alınmasını isteyen söylemler dillendirilebilir. Yani bu tür akımlar kayıt altına alınabilir. Gelir giderleri,mal varlıkları düzenli biçimde denetlenebilir. Bu gibi somut şeyler öne çıkartılabilir. Nedense demiyorlar. Hep ölü taklidi yapıyorlar. Açıkça söylüyorum, bu hassas konularda hem Özgür Özel hem Ekrem İmamoğlu, adeta ölü taklidine soyunmuştur. Bana öyle geliyor ki, örgütler de, tepeden verilen sus talimatıyla, sessizliği tercih ediyor. CHP’de son kurultay iddia edildiği gibi bir değişim getirmemiştir. Aynı kafayla yola devam ediyor. Açıkça söylüyorum, böyle giderse, CHP yerel seçimleri de kaybedecektir…“

Yorum gönder